Anne olmaya karar verdiğim daha doğrusu annelik içime düştüğünden beri aklımda tek bir konu vardı, anne olmak ile hayatını dolu dolu yaşayan bir kadın olmak aynı zamanda nasıl olacak? Oldu ama bir süre sonra..
Lohusa dönemimde hızlı ve içinden çıkması zor bir düşüş yaşadım. Ne istediğim kadar anne ne de istediğim kadar kadın olabiliyordum. Hayatım başından sonuna kadar değişmiş, gözümü ayıramadığım beslenmesi sıkıntılı bir bebek, senelerdir yaptığım sporlarla ancak sahip olduğum kaslarımın üstünü yağ bağlamış, banyo yapama, yemek yemeye, uyumaya vakti olmayan bir kadın.
Beni tüm hayatım boyunca belki de en çok hırpalayan ama şimdi baktığımda başka hiçbir yaşanmışlıkla sahip olamayacağım tecrübelerle beni tanıştıran lohusalığım bence tam 3 sene sürdü.
Yavaş yavaş iyiye giderken, aynı yavaşlıkta aslında kim olduğumu ya da kim olmak istediğimi bana buldurdu. Toparlanmaya karar verdiğim andan itibaren ise hem moral hem de motivasyon olarak önüne geçilemez bir yükselişe geçtim. Ben anneydim, kadındım. Yapabilirdim. Yapamadığım zaman ara verip ağlayabilirdim, insandım.
Benim de her anne her insan gibi travmalarım, zaaflarım vardı. Hepsi ile barıştım, oğlum ve neslimin devamına faydam için. Oğlum gözlerimin önünde büyürken, ben de her gün aynaya baktığımda daha güçlü, daha gelişmiş bir insan görmeye başladım. Kendimi belki de hayatımda ilk kez o derece sevmeye başladım.
Oğlumla ilgili karşılaştığım her zorlukta dönüp kendime baktım. Dönüp içime baktım. Ve inanın hep de gördüm. Gördüğümü iyileştirmek için de uğraştım.
Şimdi bir daha anne olsam, bir bebeğim daha olsa yapacağım tek şey onu aynen ilk bebeğimdeki gibi sindire sindire yaşamak ve beni dönüştürmesine peşinen izin vermek olur.
Bir çocukla büyümek, kendini çocukluğundan itibaren tekrar büyütmek gibi.
Ve aslında şunu gördüm; anne olmak ve hayatını dolu dolu yaşayan bir kadın olmak aynı şey. Çocuğunla beraber hayatın her gün bayram, her gün festival, her gün bir öncekinden daha nitelikli.